Fethullah Gülen’in Düzenbazlık Kültürü

fethullah-gulen-kaldigi-odanin-kirasini-oduyor-4962618_911_oFethullah Gülen ağı tarafından yürütülen yasadışı faaliyetlerin global soruşturmasına ilişkin bu davaya başladığımdan beri; her zamanki propaganda, abartmalar ve çirkin kişisel saldırıları içeren agresif bir karşı saldırı bekleyerek girdim işin içine.

Sonuçta, Gülen’in elinde, en gözle görülür bir şekilde ideolojik olan Zaman Gazetesi de içinde bulunduğu, inanılmaz büyük bir medya imparatorluğunun kontrolü var. Aynı zamanda, Gülencileri, önde gelen uluslararası düşünce kuruluşlarında konumlandırmış durumda; ki bu sadece Batı dünyasında, Türkiye ile ilgi alternatif gerçekliği devam ettirmeye yarıyor. Bu konumlandırma, ve tabi ki de, hükümetin her seviyesindeki kilit yetkililer nezdinde lobi faaliyeti yapmak için harcanan milyonlarca dolar.

Yani, işin şaşırtıcı olan kısmı; Gülen’in işlediği iddia edilen suçları savunmak adına bu medya egemenliğinin kullanılması değil de, daha ziyade, bu savunmayı yapma şekilleri.

Yeni başlatılan bir yasal işlemi ve muhbirlerimizin ifşa ettiği ilk bilgileri duyurmak için yapılan ikinci basın toplantımızdan kısa bir süre sonra, 11 Aralık’ta, Zaman Gazetesi köşe yazarı, Emre Uslu tarafından yayınlanmış bir görüş, tam da bu bahsettiğim savunma şekillerinin önemli bir örneğidir.

Fethullah Gülen’in karşı karşıya olduğu çok ciddi suçlamalara Uslu’nun yaklaşımı, bu ağın bütününü tanımlayan düzenbazlık kültürünün adeta bir sembolüdür. Bir başka deyişle; yapılan suçlamaların gerçek içeriğiyle baş edemiyorlar ve bunun yerine, kendi ürettikleri yalanlarla davacıları karalamaya odaklanıyorlar. Bu yalanların altında ima edilen mesaj ise; Gülen’in kurbanları birer düşman olarak görüldüğü sürece, Gülen, cezasız kalmanın tadını çıkarabilir.

Açılan davayı, adeta bir iyi habermişçesine “kutlayan” köşe yazısı; Gülen’in organize ettiği iddia edilen duruşmalar ve bununla ilgili insan hakları ihlaline yönelik hiçbir açıklama, netleştirme ve argüman sunmuyor.

Bu aslında; Zaman okurlarının, gerçek bir gazeteci olarak yazmak ve gizli bir amaç uğruna yazmak arasındaki önemli çizgiyi anlamalarına, organizasyonun taktığı maskenin, kısa bir süreliğine de olsa, kaydığını görmelerine ve bu hareketin gerçek yüzünü bir an için görmelerine yarayabilecek bir öğrenme fırsatıdır. Maalesef, Gülen’in işlediği iddia edilen suçlar hakkında, ABD’de yayınlanan birçok gazete yazıları ile bu ağın medyası tarafından yayınlananlar arasında çok acı ve utandırıcı derecede büyük bir uçurum var.

İşte tipik bir örnek; herkes, Chicago Sun-Times’ın geçen gün yayınladığını ‘GÖZLEMCİLER: Charter firmasının federal bağış programını dolandırdığından şüpheleniliyor’ başlıklı raporunu dikkatlice okumalı. Raporun Türkçeye çevrilmiş bir versiyonunu buradan bulabilirsiniz.

Bu rapor, Gülen ağında kilit bir kurum olan Concept Okullarının işlediği iddia edilen, son derece endişe verici suçlar göz önüne seriyor. Bu kurum; 5 milyon dolarlık federal bursu kendi içerideki adamlarına aktarıp “charter okullarından alarak” ABD hükümetini dolandırmaktan ve bu paraları, Gülen’in Türkiye’yi dengesizleştirme yönündeki siyasi amacını finanse etmek için, yasadışı yollardan yurtdışına göndermekten suçlanıyor.

Sun-Times’da yazanlara göre: ” Yeni elde edilen bir arama emrinin uygulanmaya konması sonucunda, müfettişlerin şüphelerinin ilk teyitleri ortaya çıkıyor: Concept, E-Rate programlarının ‘adil ve açık fiyat teklifi’ kurallarını ihlal etmiş. Belgeler, daha önceden inceleme altına alınan Concept yönetici ve müteahhitlerinin kim olduklarını da tespit ediyor.”

Bu son dolandırıcılık suçlamalarını; Daily Caller’da daha önceden çıkmış raporları göz önünde bulundurarak ele alın. Dailly Caller, Gülen’in bir paravan şirketinin, Clinton Vakfına, neredeyse 1 milyon dolara yakın bir bağış yaptığını ortaya çıkardı. USA Today’in bir raporu ise; Gülencilerin, meclis üyeleri için, 200den fazla yasadışı geziyi gizlice finanse ettiklerini su yüzüne çıkardı. Ve bu sadece buzdağının görünen kısmı.

Gülen örgütünün gerçek kimliğini ortaya çıkarmanın zamanı geldi. İnsan kaçakçılığından tutun da vize ihlalleri ve dolandırıcılığa kadar uzanan bu suçlamalar ciddiye alınmalı. Bundan böyle; Gülenciler, yalan söylemeyi, adeta bir charter okullu başvurusu ya da bir H1B vize formu gibi basitçe kullanamayacaklar.

Siyasi alanda, özellikle Türkiye dışında, kurdukları hakimiyetin neredeyse bir eşine daha rastlanmadığını kabul ediyorum. Bu oluşturdukları ağ, şeffaflığa, diyaloğa ve sorulara alışık değil. Ancak, bunu nasıl çevirirlerse çevirsinler; Gülen örgütünün ABD’de yaptığı, illegal ve gerçekten utanç verici davranışlar, yalnızca kanunlara uyma konusunda değil, aynı zamanda, en basit ahlaki kurallara bile saygı gösterme konusunda sergiledikleri bir başarısızlıktan başka bir şekilde betimlenemez.

Bu durumda en çok yazık olan; kuşkusuz, bu yolsuzluk düzeni içerisinde, kimliği belirsiz Hizmet üyelerinin yaptığı iyi işler de olduğudur. Gülencilerin içinde; altta yatan kötü emellerin farkında olmayan yapıların bulunduğundan şüphem yok. Bu düzenbazlık kültürünün, o insanların işlerini küçük düşürmesi gerçekten çok acı bir durum.

Yine de, Zaman’ın, örgütle ilgili doğruları söylemeye çalışan herhangi bir insanı saptırmaya çalışması ve ona saldırması, özgür basınla ilgili ortaya koydukları tüm argümanları baltalıyor. Çünkü, belli ki, bu yazarlar, bağımsız olduğunu iddia eden herhangi bir gazetecinin kişisel çıkar savunma hakkından çok daha fazla, kişisel bir çıkarı savunmaya mahkumlar.

Zaman Gazetesi’nin, herhangi bir demokratik toplumda gerekli olan yapıcı tartışmayı sadece saptırmaya yarayan palavralarını bırakır ve doğruyu söylemeye başlarsa, bu örgüte ve Türkiye’ye çok daha büyük bir hizmet sağlayacağını saygıyla önermek isterim.